içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Hamburgun karanlık sokakları

Bir gece yarısı Hamburgun’un karanlık sokaklarında aberlard gezerken bir bankta oturan takın eldiseli elinde makber kitabi olan bir adam mösyö diye seslendi 
Bu ses tanıdık geliyordu yanına oturdu 

Genç  aberlard canakkalede 
Aberlard liman won sanders paşanın yanına atanmıştı 
Doğruyu söylemek gerekirse gayet heyecanlıydı 
Cephede mustafa kemal adında bir Türkle tanışmisti 
Baya iyi arkadaş olmuslardi hatta ve hatta bir gün 
Aberlardin doğum gününde mustafa kemal ona bir zarf vermişti
Bu zarfı trablusgarbda bölgenin yerlilerinden birinden aldığını söylemişti 
Bu kağıtta “kamlançu diyarı “  diye bir yer geciyordu

Aberlard anılarına bakarken geçmişte ataturkun ona verdiği zarfı gordu
Bu belgeleri danisabilecegi bir profesör buldu İstanbula gidecekti 
İstanbula vardığında mektuplaştigi profesörün öldüğünü öğrendi 
Profesör daha 1hafta öncesine kadar sağlıklı idi ne olmuştu da kalp krizi geçirmişti Artık ik iş başa düşmüştü gece profesörün kütüphanesine gizlice girecekti 

Akşam olmuştu sessizce camdan içeri atladı tam kitabi bulmuşken dışarıdan bir ses geldi
-hirsiz var yakalayın!
Korkuyla elindeki mumu düşürdü kitaplar alev aldı 
Zar zor kendini dışarı attı kütüphane yanmıştı bütün ümitler gibi... 
Bu zarfı kamlançu diyarı diye orta asyada bir Türk yurdu yazıyordu 
Gemiye bindi 
Yüzbaşı William seni buraya hangi rüzgar attı  Willam her zamanki gibi umursamaz tavrını takındı ve cebinden çıkardığı insülini vurduktan sonra gene o tavirla
Aşk nedir ? 
Sehvetin estetik halidir 
Neden?
Vasla erince aşk söner 
Vaslinlada dinmez yine bagrimdaki ağrı ... 
Sohbet burada bitmişti söylenecek hem çok söz vardı hemde hiç yoktu 
Artık orta asyada idi kutunun içinden anahtarı aldı ve sarayın kapısını açtığında Kürşad ve 40 cerisinin dirilişin gördü 

Gelen ses ile aberlard ayildi yanında oturan kişinin genç alımlı bir kiz olduğunu gördü takim elbise ve kamerasından bir gazeteci olduğu anlaşılan bu kız.
Nasılsıniz aberlard dedi 
Bu kız kendini nereden tanıyordu sen kimsin? Demeyi hem saygı açısından hemde karşı tarafı ehemmiyetsiz gibi hissettirmemek için demedi normalde çokta animsayamadigi kim olduğunu hatırlayamadığı bir kiz için bırak kelimelerini seçmeyi ona bu kadar vakit bile ayirmazdi 
Sonucta o bir kurmaydi vakti değerliydi aberlard 
İyiyim ne için gelmiştiniz kızın yüzü düşmüştü belli ki daha sıcak karşılama bekliyordu ben rahmetli profesör Vehbi’nin kızıyım 
Babam hayalini gerçekleştirmeden öldü belki siz onunla alkali bir şeye ulaşabilmissinizdir  aberlard kapının açıldığı anı hayal meyal hatırlıyor du sözü değiştirme ihtiyacı buldu
 Neden Almanyaya geldin 
Babam öldükten sonra babamın kütüphanesi ile geçinmeye calisacaktik birileri kütüphaneyi yaktı bu yüzden annemle geçinmek için Almanya’ya taşındık yıllarca geçim sıkıntısı çektik
Aberlardin vicdanı sızladı konuyu değiştirmeye çalıştıkça daha derin bir buhrana sürükleniyordu lafı değiştirmekten vaz geçti aberlard normalde kız ve annesine yardım etmek isterdi ama sadece canakkale yıllarından aldığı 2/3 ?madalya ve 1 gazi maaşından başka birseyi de yoktu 
Sarayı buldunuz mu aberlard bey 
Buldum.
Nerede
Hatirlamiyorum...
Nasil bulacağız 
Aberlard William la gitmiştik o anı görünce bayılmışım beni o getirdi 
William i nasil  bulabiliriz 
En son İngilterede idi
Ingiltereye mi gideceğiz 
Gerek yok o her yıl ağustos ayında almanyaya gelir 

Berlin garında üç otobüs gelmişti aberlard otobüslere göz gezdirdi ilk bakışta tam emin olamasada  sonradan Willim olduğundan emin oldu
William aberlardi görünce gozleri fal taşı gibi  açıldı belliki bir karşılama beklemiyordu 
Aberlard: hos geldin William
Ne için geldin aberlard
 kiz araya atladı Sarayı bulabilmek için 
William:Seni o saraydan sırtımda taşıyarak ne zorluklarla getirdiğimi tanrı bilir 
William saray nerde 
William:bana gemide söylediğin  şiiridemi  demi hatirlamiyirsun 
Aberlard:ne siiiri ?
William:
Içimden birses geliyordu 
İçimi titretiyirdu belki ama 
Beni çok mutlu ediyordu 
Bu ses çok eskiden maziden gibiydi 

Sanki ukbadan bana kadar ulasiyordu 
Bu esrarlı sesin kaynağı Ötüken e 
Kadar dayaniyordu sanma yıldırımlar arasında 
Yağmur kokan bir gece gibiydi....
 Aberlard Sanki biseyler hatırlamaya çalışmıştı 
Kiz ise bir şey anlamamasina rağmen etkilenmiş görünüyordu 
Aberlardin üstü başı kan içinde elinde bir kılıç ile savaşıyor tam saraydan içeri girmeye çalışırken atindan  düşüyor ve düştükten sonrasını hatırlayamıyorum du 


20.yuz yildalardi aneanesinden duyduğu büyük büyük dedelerin den biri wiana da esir düşüp timarini kaybeden bir sipahi olduğu idi aberlard kendi kendine bana ne dedi oradakiler 
Willam:basindakinin adı kursad imiş 
Senin için dedi ki 
Erken geldin adalmiş zamanı gelince kendin kararını kendin vereceksin 
Sarayin yerini hatırlıyor musun?
Yani kısmen noldu korktun mu? William sen asker degil misin 
William:öyleyim de 
Aberland:benim göğsümde ki yarayı açarken korkmadiysan şimdi dede korkmayacaksın 
Üç ay sonra sarayın yerini bulurlar kapı bu sefer kendiliğinden açılır demekki gelmeyi seçtin adalmis aberlard adalmis adını anlamamıştı bu heyecanla sorgulayacak iradeyi kendinde bulamadı 1300 yıl sonra aramıza hoş geldin adalmis aberlardin üzerindekiler birden değişmişti ve saraya doğru yürümeye başlamıştı kiz aberlardi tutmaya calisada William engel oldu büyük soğuk kanlilikla meğersem kehanet doğruymuş adalmis muhteşem bir ışıkla göz gözü görmez haldeydi bir kaç dakika sonra ışık söndü baktıklarında ise Sarayın harabesi ve  sarmaşık dolu taşlar  dışında başka bisey  yoktu kiz saraydakilere noldu William ruhları tanrı dağına yükseldi tanrilasanlar dağı...
                                                                     3mayis 1975

Bu yazı 446 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum