-
HÜSEYİN YILMAZ
Tarih: 08-11-2025 12:03:00
Güncelleme: 08-11-2025 12:03:00
Dünya siyasetinde dengelerin ve kodların çeşitli şekillerde değiştiğine şahit olduğumuz bir süreçten geçiyoruz.
Yeni bir sistemin eşiğindeyiz ve bu dönemde dengeleri doğru okuyan, kodları doğru analiz eden devletlerin kazançlı çıkacağı artık açık bir gerçektir.
Bu köşeden defalarca ifade ettiğim üzere, dünyamız yeni bir kırılmanın ve yeni bir sistemin kuruluş aşamasında.
Bu sürecin sancılı ve gerilimli geçeceği konusunda kimsenin aklında bir tereddüt yok.
Ancak, yeni sistemin dengelerinin ve kodlarının neler olacağı hususunda hâlâ net bir tablo ortaya çıkmış değil.
Yeni sistemin kodlarından biri; dünyanın tek kutuplu düzenden çıkarak çok kutuplu bir yapıya geçmesi olacaktır.
İkincisi, bu çok kutuplu yapıya bağlı olarak gerilim bölgeleri ve ekonomik rekabet alanlarının değişmesi beklenmektedir.
Üçüncüsü, bu yeni düzende gelişmekte olan ülkeler birer birer gelişmiş statüsüne yükselecek ve küresel siyasette daha fazla söz sahibi olacaktır.
Dördüncü olarak, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluş kendini yeniden yapılandıracak; bu dönüşümde gelişmiş statüsüne yükselen ülkelerin ağırlığı hissedilecektir.
Burada özellikle belirtmek gerekir ki, Avrupa Birliği de yeni bir formatla kendini yenilemeye gidecektir.
Başta ülkemiz olmak üzere adaylık süreci devam eden devletlerin birliğe tam üyeliği sağlanacak, bu şekilde Birlik, İslam dünyasındaki olumsuz algısını kırmaya çalışacaktır.
Bu bağlamda Bosna Hersek’in de AB’ye dahil edilmesi olası gelişmelerden biridir.
Yeni dönemi değerlendirirken sadece içeriden bakmakla yetinmemeliyiz.
Küresel ölçekte yeni gerilim alanlarının Kuzey Avrupa, Latin Amerika ve Uzak Doğu Asya olacağını öngörüyorum.
Buna karşılık Ortadoğu’da savaş ve kaosların azaldığı, Türkiye öncülüğünde huzur ve güvenin tesis edildiği bir döneme girileceğini düşünüyorum.
2030 yılına kadar, başta Filistin meselesi olmak üzere ümmetin gözyaşı haline gelen birçok sorunun ülkemizin liderliğinde çözüme kavuşacağını öngörmekteyim.
Bu süreç sonunda Filistinli kardeşlerimizin kendi topraklarında özgür, huzurlu ve güven içinde yaşamaları mümkün olacaktır.
Ayrıca, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) sembolik bir yapı olmaktan çıkıp dünya siyasetinde yön veren bir aktör haline gelecektir.
Hatta İİT’nin merkezinin ülkemize taşınması önümüzdeki dönemde gündeme gelebilir.
Teşkilata, Müslüman nüfusu yüksek üç yeni ülkenin katılımı da muhtemel görünmektedir.
Bu çerçevede bir diğer önemli gelişme de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda resmen tanınması olacaktır.
Türkiye’nin yürüttüğü yoğun diplomatik çabaların sonuç vereceğini ve yakın zamanda KKTC’nin, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adıyla BM kararıyla tanınacağını öngörüyorum.
Arap Birliği de kendini yeni dünya düzenine göre yeniden yapılandıracak ve bölgesel etkisini artıracaktır.
Yeni dönemde küresel ticaretin tek para birimi üzerinden değil, en az dört farklı para birimiyle yürütüleceğini düşünüyorum.
Özellikle Afrika kıtasında, yer altı ve yer üstü zenginliklerin Afrikalı halklar arasında daha adil paylaşılacağı bir döneme girilecektir.
Büyük bir kitlesel savaş beklemediğimi de vurgulamak isterim.
Hiçbir devlet, kendi huzurunu ve refahını tehlikeye atmak istemez.
Ancak yaşanan gelişmeler, “Yeni Bir Soğuk Savaş Dönemi” olarak nitelendirilebilir.
Sonuç olarak;
Dünya siyasetinin yeni kodlarını doğru okuyan devletler yüzde yüz kazançlı çıkacak,
yanlış okuyanlar ise aynı oranda zararla karşılaşacaktır.
Bakalım, önümüzdeki süreçte neler olacak, neler göreceğiz…
Saygı ve hürmetle.
- Yeni Çatışma Bölgeleri
- Koşar Gelen Felaket: Nufusun Artmaması
- İkinci Soğuk Savaş Dönemi
- ONLAR, ÖNCÜLER... ÖNDE GİDENLER
- Kıbrıs'a Dikkat: Tarih Tekrar mı Ediyor?
- BÜYÜK KAOS
- Mescid-i Aksa Düşüyor
- Çare Mesleki Eğitimde!
- Ümmetin Onuru Bir avuç Gazze'linin Omuzlarında
- Sadece Gazze Düşmüyor...
- Kim Dur Diyecek?
- Esenler'in Mahalle İsimlerine Bir Bakış