-
HÜSEYİN YILMAZ
Tarih: 22-05-2025 18:56:00
Güncelleme: 22-05-2025 18:56:00
Dünya, yeni yüzyılın eşiğinde köklü bir değişim sürecine giriyor. Bu değişim sadece teknolojik veya kültürel bir dönüşüm değil; aynı zamanda küresel güç dengelerinin yeniden belirlendiği, sert ve çok katmanlı bir mücadelenin yaşandığı bir süreci de beraberinde getiriyor.
Bu kavganın iki temel nedeni var:
- Yeni yüzyılda dünya üzerindeki yer altı kaynaklarına hâkim olma arzusu,
- Küresel ölçekte söz sahibi olma hedefi.
Bu iki motivasyon, devletler arasında büyük ama çoğu zaman perde arkasında yürütülen bir savaşın kapısını aralıyor. Bu mücadeleyi salt bir bölgesel çekişme gibi görmek yanıltıcı olur. Nitekim etkilerini dünyanın farklı noktalarında açıkça görebiliyoruz.
Çin-Tayvan hattındaki gerilim, Pakistan ile Hindistan arasında süregelen tansiyon, Ukrayna-Rusya savaşı, Gazze’de yaşanan dram ve Suriye’deki kırılgan yapı, bu büyük küresel hesaplaşmanın sahaya yansıyan örnekleridir.
Avrupa kıtası da bu sarsıntıdan nasibini alıyor. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden yıldırım hızıyla ayrılması, Balkanlar’daki patlamaya hazır atmosfer bu büyük oyunun Avrupa ayağını işaret ediyor.
Venezuela örneği, dünya politikasının ne kadar acımasız olabileceğini gözler önüne seriyor. En kaliteli petrol rezervlerine sahip ülkelerden biri olmasına rağmen, uluslararası ambargolarla dünyanın en fakir ülkeleri arasında yer alması asla bir tesadüf değil. Kişi başına düşen gayri safi millî gelir sadece 1.739 dolar. Eğer Venezuela, büyük küresel aktörlerin taleplerine boyun eğmiş olsaydı bugün nasıl bir tabloyla karşı karşıya olurdu, bunu siz değerli okuyucularımın takdirine bırakıyorum.
Afrika'da ise Fransa’nın giderek artan bir şekilde istenmeyen ülke ilan edilmesi, birçok Afrika devletinin Fransız askerlerini ülkelerinden göndermesi yine bu küresel dönüşümün önemli işaretlerinden biri.
Çünkü artık herkes biliyor ki: Yeni yüzyıl, yeni aktörler demek.
Bu nedenle birçok ülke, yeni dönemde oyunu kuran taraf olmak istiyor. Türkiye de bu denklemde geri planda kalmıyor. Tam tersine, güçlü adımlarla küresel aktörlük yolunda ilerliyor.
Savunma sanayisinde gerçekleştirilen büyük atılımlar, dış politikada sağlanan diplomatik başarılar, Türkiye’nin sadece bölgesel değil, küresel ölçekte bir güç olduğunu gösteriyor.
Bu noktada Doğu Akdeniz'in önemi tartışılmaz. Yeni yüzyılın merkezi, enerji, lojistik ve jeopolitik anlamda Doğu Akdeniz olacak. Bu bölgeye hâkim olan, yeni yüzyılın en önemli aktörlerinden biri olacaktır.
Türkiye, bu stratejik gerçeğin farkında. Doğu Akdeniz’e verdiği önem, sadece bugünün değil, geleceğin hesaplarıyla ilgilidir. Çünkü yeni dünyanın anahtarı, bu coğrafyada saklıdır.
Peki, kimler bu yeni yüzyılın belirleyici güçleri olacak?
Benim öngörüme göre bu ülkeler şunlar olacak:
Türkiye, Çin, ABD, Rusya, Brezilya, Endonezya, İngiltere, Almanya ve Norveç.
Bu aktörler, sadece uluslararası siyaseti değil, ekonomik, askeri ve kültürel kurumları da yeniden şekillendirecek.
Türkiye’nin bu süreçte alacağı pozisyon ve oynayacağı rol, gelecek kuşaklar için belirleyici olacaktır. Önümüzdeki yıllar, bu yeni düzenin taşlarının döşendiği bir dönem olacak.
Ne yaşanacağını hep birlikte göreceğiz.
Selam ve hürmetle.
- Türk Toplumunun Kıyameti: Aile Yapısının Bozulması
- Türk Futbolunun Yol Haritası
- Birleşmiş Milletler Ne İşe Yarar?
- Ülkemizin Müzakeresiz Avrupa Birliği Üyelik Süreci
- ORMAN KANUNU DÖNEMİ
- EĞİTİM MODELİ ÖNERİM
- SURİYE’NİN GELECEĞİ
- ORTALIK TOZ DUMAN
- AİLE KURUMU ALARM VERİYOR
- AZ SONRA!
- BUNDAN SONRA NE OLACAK
- FAY HATLARI KIRILIYOR