-
HÜSEYİN YILMAZ
Tarih: 15-06-2025 00:22:00
Güncelleme: 15-06-2025 00:22:00
Dünyanın gözü önünde, üstelik en modern iletişim araçlarının göbeğinde yaşanan bir soykırıma tanıklık ediyoruz.
Yer Gazze…
Sadece son birkaç yıldır değil, on yıllardır süregelen bir işgalin, zulmün, adaletsizliğin merkezi. İsrail, neredeyse her gün sivilleri hedef alıyor. Beşikteki bebekten yaşlılara, kadınlardan sağlık çalışanlarına kadar herkes bu vahşetin kurbanı. Ve dünya sadece izliyor.
Daha da acısı, İslam dünyasının büyük bölümü bu tablo karşısında suskun. Sessizlik, kimi zaman suç ortaklığı kadar etkili olabilir. Arap ülkelerinin neredeyse tamamı, ümmet kardeşleri gözleri önünde katledilirken hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Bu sessizlik, sadece siyasi değil, aynı zamanda ahlaki bir çöküştür.
Ancak hakkını teslim etmemiz gereken ülkeler de var. Türkiye, Katar, İran, devrim sonrası Suriye yönetimi, Malezya ve Endonezya, başından beri net tavır sergiledi. Gerek diplomatik, gerekse ekonomik ilişkilerini askıya alarak İsrail'e karşı duruşlarını ortaya koydular. Hatta bu çizgiye zaman zaman İspanya, Güney Afrika ve İtalya gibi ülkeler de katıldı.
Fakat mesele sadece devletler boyutuyla da sınırlı değil.
Birleşmiş Milletler’in, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ve benzeri uluslararası kuruluşların tutumu ise tam anlamıyla hayal kırıklığı. İnsan hakları, ifade özgürlüğü, savaş suçu gibi kavramlar her nedense Müslüman coğrafyasında geçersiz sayılıyor. İsrail’in her bombası, bu kurumların sessizliğiyle daha da meşrulaştırılıyor.
Savaş Suçları Mahkemesi’nin kararsızlığı, BM Genel Sekreteri’nin suskunluğu, AİHM’in hâlâ karar vermemesi; tüm bunlar sadece İsrail’e değil, dünyadaki tüm zalimlere "devam edin" mesajı vermekten başka bir işe yaramıyor.
Bu da bize şunu açıkça gösteriyor: Uluslararası hukuk sistemi, güçlülerin yanında; mazlumun değil. Bu yapılar inandırıcılığını kaybetmiş durumda.
İsrail'in bu kadar pervasızca saldırmasının nedeni de tam olarak bu: Hiçbir yaptırımla karşılaşmaması. Kimse hesap sormuyor. Aksine, destek veriliyor. Batı'nın ikiyüzlülüğü burada en çıplak haliyle gözler önünde.
Bu, sadece Filistin’in meselesi değil. Bu, insanlığın meselesi. Hepimizin.
İşte bu yüzden soruyorum: Kim dur diyecek?
Daha kaç çocuğun ölmesi gerekiyor? Daha kaç annenin çığlığı duyulmalı ki dünya uyanabilsin?
Umarım çok geç olmadan, bu utanca “dur” diyenlerin sesi çoğalır.
Ve son bir dua ile bitireyim:
Ya Rab! Bizlere özgür bir Filistin’i görmeyi nasip eyle.
Ya Rab! Bizlere Kudüs’ün özgür sabahına uyanmayı nasip eyle.
- Kıbrıs'a Dikkat: Tarih Tekrar mı Ediyor?
- BÜYÜK KAOS
- Mescid-i Aksa Düşüyor
- Çare Mesleki Eğitimde!
- Ümmetin Onuru Bir avuç Gazze'linin Omuzlarında
- Sadece Gazze Düşmüyor...
- Esenler'in Mahalle İsimlerine Bir Bakış
- Küresel Aktörler Değişiyor
- Türk Toplumunun Kıyameti: Aile Yapısının Bozulması
- Türk Futbolunun Yol Haritası
- Birleşmiş Milletler Ne İşe Yarar?
- Ülkemizin Müzakeresiz Avrupa Birliği Üyelik Süreci