içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Sosyal Medya Sosyal Tehlike

Bize ait olup da bizden olmayan mecradır sosyal medya.

Orada kendimizi göstermeye çalışır, fark ettirmekle uğraşırız çoğu zaman. Gerçeklerin sadece güzel görünen kısmını paylaşırız İnstagram’da. Ya da yaşadıklarımızın güzel kısımlarını Twitter’a yazarız çoğunlukla. Aslında biz paylaştığımız güzellikleri sürekli yaşıyor muyuz? Hiç mi kötü anımız yok? Biz kimiz? Neden güzel olmak yerine, güzel görünmeyi tercih ediyoruz?

Neler kazandırıyor bu sosyal medya bize, bir bakalım. Yeni arkadaşlar, like, rt, selfie, follower, comment ve daha neler neler... Peki bize neler kaybettirdiği kimin umurunda! Değerlerimizi kaybettirdi bize; birliğimizi, birlikteliğimizi ve aidiyetimizi. En önemlisi de kendimizi kaybettirdi bize. Olduğumuz gibi görünüyor muyuz artık?

“Yeni bir arkadaş önerin var!” ifadesi neden artık sadece Facebook’ta yer alıyor? Sosyal medya hesaplarımızda yüzlerce arkadaşımız var. Çok güzel vakit geçiriyoruz orada, mesajlaşıyoruz da yanımızda olan kimseleri neden görmüyoruz?

Uzaktakileri yakınlaştırmak gibi çok güzel bir avantajı var, var olmasına var da. Yakındakileri uzaklaştırması ne denli feci bir durum fark ettik mi? Yanımızdakiler ile aramıza mesafe koydukça sosyalleşiyoruz (!) galiba. Mesafe dediğim kilometre cinsinden olan değil, gönül bağı türünden. Gönül bağı koptukça insanlar uzaklaşır birbirinden. En kalabalık ortamda bile yalnız kalır da insan ve fark ettiremez kimseye yalnızlığını. Akıllı cihazlarımız, evlerimiz, arabalarımız var artık. Hayatı kolaylaştırıyorlar, bize hizmet ediyorlar. Atladığımız bir yer var; bizim yerimize hayatımızı yaşıyorlar. İyice tüketime alışmış bize, daha fazla aşılıyor tüketimi.

Yaşamlarımız tüketiliyor farkına varamıyoruz. Üretimden uzaklaştırıyor gün geçtikçe bizi. Ama unutmayalım ki, üretmeden yaşayamayız.

İşin bunlardan daha tehlikeli bir boyutu da var. Çocuklarımız ve gençlerimiz sosyal mecralarda gördüğü insanlar gibi olmak istiyor artık. Kendisine rehber olarak anne-babayı almak eskimeye başladı sanki, ama onun da telafisini sağ olsunlar “Youtuber”, “TikToker” ve “İnfluencerlar” yapıyor.

Onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek ve onlar gibi yaşama düşüncelerine sahip oluyorlar. Ego, kibir, kendini pazarlama gibi yan etkileri de arttıkça görülmeye devam etmekte.

Dijital çağdayız farkındayım, kopun demiyorum zaten, diyemem de. Ama nesillerimizi korumamız lazım. Onlara faydasının zararından fazla olmaya başlayacağını öğretmemiz gerek, yanlış kullanılırsa eğer. “Z kuşağı işte kardeşim” diyerek suçu karşıya atmak kolaya kaçmaktır, biz kolaya kaçmayacağız. Onları bunlara mahkûm kılmayacağız.

Yediği yemeğin fotoğrafını paylaşmak yerine, ihtiyaç sahibi ile yemeğini paylaşmayı öğretmeliyiz çocuklarımıza. Gezdikleri ve dolaştıkları yerleri sürekli ‘story’ atmak yerine, bilinçli şekilde gezerek, gezdiği yeri özümseyerek dolaşmalarını öğütlemeliyiz gençlerimize.

Sosyal medyada paylaşmıyor diye yetersiz olmadıklarını anlatmalıyız. Başkalarıyla kendilerini kıyaslamamaları gerektiğini, yaşadıkları hayatın değerli olduğu bilincini uyandırmalıyız çocuklarımızda. Aksi halde onlar, bu dipsiz asosyal kuyuda hayatı yanlış anlamaları veya hayatta yanlış anlaşılmaları yüzünden ömürleri boyunca olumsuzluklarla baş başa kalacaklardır. Buna izin vermeyelim, onları kısıtlayarak baskı kurmak yerine bunun bilincini kazandıralım, doğruyu gösterelim ve en önemlisi kendileri olmalarını sağlayalım.

“Sosyalleşmeye çalışırken asosyalleşmeyelim aman!”

Bu yazı 1300 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum