-
ERDİ ÖZGÜL
Tarih: 06-01-2024 15:18:00
Güncelleme: 06-01-2024 15:18:00
Eğitim dışında bir konu ile ilgili yazsam mı diye düşündüm ama kendimi ikna edemedim. Giriş pek eğitim içerikli görünmese de sonunda ister istemez konu orayla çakışmak zorunda kalacak. Çünkü yanlış eğitilen çocuklar ilerde toplumun büyük sorunu haline gelebilir. İşte bu yüzden yine çok sevdiğim eğitimin dışına çıkamadım. Sizleri bugün gündelik hayatta ne yazık ki sık sık duyduğunuz ve her duyduğunuzda rahatsız olduğunuz bir kavram ile baş başa bırakacağım. Liyakat, pardon pardon liyakatsizlik…
Bahsi geçen kelimenin ek almamış hali anlamı itibariyle iş bilmek, ehil olmak anlamlarına gelir. Bizim toplumda söz konusu liyakat olduğunda genellikle Peygamber efendimizin Kabe’nin anahtarını Mekke’li müşriğe verdiği kıssa anlatılır. İşin özüne inilse ve hayata uyarlansa bu verilen anahtar örneği ve hikayesi muazzam derecede kıymetli. Problem bunların sadece anlatılır olup icraatın pek mümkün olmayışıdır. Çünkü bizde liyakat TDK tanımına göre değil de sokak ağzı ile yapılır ve bu yüzdendir ki iş ile ilgili bir durum olduğunda dayın var mı diye sorulur. Asıl sorulması gereken soru, yeteneğin var mı, yeterliliğin var mı vb. makul sorular tabi ama nerdeeeee dediğinizi tahmin ediyorum. Neyse ümitvar olalım her şeye rağmen.
Liyakat ölçütlerinin aranmadığı ve aranmadığı için uygulanmadığı sistemlerde kayırma gibi değerler sürekli ortaya çıkar.Hayatı boyunca vicdan ve merhamet kavramları ile yetiştirilen, eğitim hayatlarında bu kavramlarla büyüyen insanlar toplumun arzuladığı nitelikte olmak zorundalar. Aksi takdirde hakkı yenilen, emekleri görmezden gelinen insanlarla dolu bir toplum haline geliriz. Ebeveynler çocuklarına vicdan ve merhamet duygularını iyi anlatırlarsa ve önlerinde idol olurlarsa gelecek nesiller için ciddi bir yatırım olur. Aksi takdirde yaşadığımız her ortam kafadarlar lokali olur. İşte o zaman tabiri caizse dank ederiz ama faydası olmaz. Çünkü liyakat işi de adalet gibi zamanında uygulanmalıdır. Yoksa kurumlarda puanı çok geride olmasına rağmen bir müdürün, amirin eşi dostu olduğu için kadro bulan yığınla insanla karşılaşır bir müddet sonra bunun meşru hale getirilmesine sessiz kalırız. Gönül ister ki yapılan bu işlerin manevi zararlarını uzun uzun konuşalım ama köşe yazısı çok da uzun olmamalı galiba. Gayem çocuklarımızın adil bir düzen içerisinde yetişerek mücadele kavramlarıyla büyümesi. Sırtlarını kurum ve kuruluşlara yaslamayı maharet bilmeyip bileğinin hakkıyla iş tutmayı prensip edinmeleri.. Ebeveynlere çok iş düşüyor.
Kalın sağlıcakla …