-
Bir Derviş
Tarih: 09-02-2025 19:31:00
Güncelleme: 09-02-2025 19:31:00
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İş Pozitif Projesi kapsamında 1 yıl içinde 882 bin 225 kadının istihdama kazandırıldığını duyurdu. İlk bakışta olumlu gibi görünen bu tablo, aslında aile yapısının temel taşlarını yerinden oynatan bir sürecin parçası olabilir mi?
Bir yandan 'Aile Yılı' ilan edip doğum oranlarının düşüklüğünden şikâyet eden hükümet, diğer yandan anneleri ve eşleri evlerinden çıkarıp çalışma hayatına yönlendirmekle övünüyor. Peki, çocukları kim yetiştirecek? Aile içindeki roller nasıl korunacak? Bugün çalışan kadınların büyük bir kısmı, kazançlarının büyük bölümünü çocuk bakıcılarına harcıyor, ama yine de 'kariyer sahibi' olduğuna inanıyor. Sonuç? Anne sevgisinden mahrum, değer yargıları eksik, yalnız yetişen nesiller.
Ekonomik bağımsızlığın aile üzerindeki etkisi de göz ardı edilemez. Süresiz nafaka gibi adaletsiz uygulamalarla birleşen bu sistem, evlilikleri sürdürülebilir olmaktan çıkarıyor. Çalışan kadınların evlilik bağlarını zayıflattığı, boşanmaların arttığı, çocuk yapmanın ertelendiği ya da tamamen terk edildiği bir tablo var önümüzde. Uzun vadede nüfusun yaşlanması kaçınılmaz. Bugün AB ülkelerinin düştüğü çıkmazı göz ardı edip aynı yolu izlemek akıl kârı mı?
Kadın istihdamını artırmaya yönelik projeler tek başına yeterli bir politika olamaz. Aile yapısını destekleyen, kadınlara yalnızca iş gücü içinde değil, aynı zamanda aile içinde de değer veren politikalar geliştirilmelidir. Ev hanımları için sosyal güvenceler artırılmalı, çalışmayan kadınlara doğrudan destek sağlanmalıdır. Ayrıca, erkek istihdamını güçlendirecek teşvikler getirilerek aile ekonomisinin dengesini koruyacak adımlar atılmalıdır.
Bugün Avrupa ülkeleri yaşlanan nüfuslarını dengelemek adına göçmen işçi alımına yönelirken, Türkiye'nin de aynı çıkmaza düşmesi kaçınılmaz görünüyor. Nüfus politikalarımızı kısa vadeli kazançlar yerine uzun vadeli sosyal faydaya odaklanarak şekillendirmek zorundayız. Aksi halde, ilerleyen yıllarda çalışma hayatına çekilen kadınların sayısı artsa da, toplumu ayakta tutacak güçlü aile yapıları zayıflayacaktır.
Özellikle dikkat çekici bir nokta, AB destekli projeler aracılığıyla kadın istihdamına yapılan teşviklerin artması. Avrupa'nın Türkiye için yıllardır hayırlı bir proje geliştirdiği nerede görülmüş? Bu projelerin uzun vadede ülkemizin sosyal yapısını nasıl etkileyeceği iyi analiz edilmelidir. Daha üzücü olan ise, muhafazakâr bir iktidarın bu oyunu görememesi ve feminist söylemlerin etkisinde kalarak aile kavramını göz ardı etmesidir.
Kadınların iş hayatında yer alması elbette önemlidir, ancak bu politikalar aileyi göz ardı ederek yürütüldüğünde, sonuçları yalnızca bireysel değil, toplumsal felaketlere de yol açabilir. Aile kurumunu güçlendiren, kadınlara yalnızca iş gücü değil, aile içinde de değer veren politikalar geliştirmek zorundayız. Türkiye için kalıcı ve güçlü bir gelecek istiyorsak, aileyi korumak zorundayız. Aksi takdirde, birkaç on yıl sonra genç nesil bulamayacak, yaşlanan nüfusumuzun yerini ithal işçilerle doldurmak zorunda kalacağız.
Aile yapısının temellerinin sarsılması, sadece doğum oranlarını etkilemekle kalmayacak, aynı zamanda sosyal bağları da zayıflatacaktır. Çocukların bakıcılar ya da kreşlerde yetişmesi, onları aile sıcaklığından mahrum bırakırken, uzun vadede toplumsal bağları kopuk, bireysel kaygıları yüksek bir nesil yetişmesine neden olacaktır. Bu nesil, ebeveynleriyle yeterli vakit geçiremeyen, toplumdan kopuk ve geleneksel değerlerden uzak bireyler olarak yetiştiğinde, ülkemizin geleceği ciddi tehdit altına girecektir.
Kadın istihdamı projeleri yerine, aile dostu politikaların geliştirilmesi gerekmektedir. Kadınların iş hayatına atılma zorunluluğu yerine, isteğe bağlı olarak esnek çalışma saatleri sağlanmalı, annelik teşvik edilmeli ve erkeklerin aile sorumluluklarını yerine getirmeleri desteklenmelidir. Ancak bu şekilde sağlıklı ve güçlü bir toplum inşa edebiliriz.
- Kötü Arkadaşın Tuzakları ve Gerçek Dostluğun Değeri
- Kadim Anadolu Aile Yapısını Koruma Üzerine Ağır Bir Eleştiri
- İsrail’in Cenin Katliamı: Ateşkes Maskesi Altında Süren Zulüm
- Medyanın Gücü: 5 Liralık Hizmete 1000 Liralık Reklam!
- Büyük Felaket Kapıda: Sosyal Konut Gerçekten Çözüm mü?
- Ukrayna: Kaynaklar, Savaş ve Küresel Satranç
- Marmara Depremi: Göz Göre Göre Gelen Felaket
- Gençlerimizi Camilerden Uzaklaştıran Nedenler!
- Zincir Marketlerin Fahiş Fiyat Tuzakları: Belediyelerin Sorumluluğu
- 12 Adalar: Artık Harekete Geçme Zamanı
- Gazze'nin Çığlığı, Sessizliğin Suçu
- Güçlü Yönetim, Adaletli Çözümler

Uzun zamandır yazısını göremiyoruz? Umarım sorun yoktur. Yeni yazılarını bekliyoruz.